Neden bazı insanlar sürekli özür diler? Psikoloji ne diyor

Bir günde kaç kez “özür dilerim” dediğini hiç saydın mı? “Kusura bakma, soru sorabilir miyim?”, “Rahatsız ettiğim için özür dilerim ama…”, “Üzgünüm, ısrar ettiğim için…”. Eğer sayı ondan fazlaysa, yalnız değilsin. Muhtemelen şu anda bu makaleyi okurken bile “umarım saçma şeyler okuyarak zaman kaybetmiyorumdur, özür dilerim” diye düşünüyorsundur. Evet, bu davranış o kadar otomatikleşebilir.

Aşırı nezaket gibi görünen bu durum, aslında oldukça karmaşık psikolojik dinamikleri gizliyor. Ruh sağlığı uzmanları konusunda hemfikir: sürekli özür dilemek sadece aşırıya kaçmış bir incelik değil, kendimizi nasıl gördüğümüz ve başkalarıyla nasıl ilişki kurduğumuza dair daha derin bir şeyin belirtisi olabilir. Bu kadar yaygın olan davranışın arkasında ne yattığını keşfedelim.

Sürekli “Özür Dilerim” Demenin Psikolojik Kökleri

Klinik psikolog Cumali Aydın, bu eğilimi açıklayan bazı temel faktörleri belirlemiş. Her şeyin merkezinde düşük benlik saygısı ve sosyal anksiyete bulunuyor. Kendine güveni düşük olan kişiler, sanki her an affedilemez bir hata yapacakmış ya da sadece var olarak birileri rahatsız edecekmiş gibi sürekli bir tetikte olma hali içinde yaşıyor.

Peki bunların kökü nereden geliyor? Çoğu zaman başlangıç çocukluğa uzanıyor. Yaptığın her şeyin eleştirildiği, sürekli “bak ne yaptın”, “hep aynısın sen” ya da “biraz başkalarını da düşünsene” dediğini duyduğun bir ortamda büyüdüysen, beynin çok net bir mesaj kaydetmiş: sen bir problemsin. Psikologların öğrenilmiş çaresizlik dediği durum tam da bu. Kişi, kendi eylemlerinin sonuçları üzerinde kontrolü olmadığına inanmaya başlar ve sürekli savunmada kalır.

Reddedilme Korkusu ve Sosyal Anksiyete

Kronik özür dilemenin arkasındaki bir diğer güçlü neden de reddedilme korkusu. Sosyal anksiyete yaşayan biri için her etkileşim potansiyel bir tehdit. Zihin sürekli bu sorularla dolup taşıyor: “Yanlış bir şey mi söyledim?”, “Onu kırdım mı?”, “Şimdi benden nefret edecek mi?”. Bu senaryoda özür dilemek bir tür koruyucu kalkan işlevi görüyor. Sanki özür dileyerek, çok korktuğumuz o reddi önleyebileceğimizi düşünüyoruz.

İşin paradoksu şu ki, bu savunma mekanizması tam tersi bir etki yaratıyor. Çok fazla özür dilemek, kendimize az değer verdiğimiz izlenimini uyandırabiliyor ve bu da başkalarının bize gerçekten daha az saygıyla yaklaşmasına neden olabiliyor. Yani önlemeye çalıştığımız durumu bizzat kendimiz yaratmış oluyoruz.

Çatışmadan Ne Pahasına Olursa Olsun Kaçmak

Birçok insan için “özür dilerim” demek, herhangi bir potansiyel çatışmayı daha başlamadan söndürmenin en hızlı yolu. Tartışmaların yoğun ve travmatik olduğu ailelerde büyümüş ya da çatışmalı aile dinamiklerinde ezilmiş kişiler, yetişkinlikte gerçek bir koşullanmış refleks geliştirebilir: en ufak bir anlaşmazlık belirtisinde kırmızı alarm devreye girer.

Bu durumlarda “özür dilerim” aslında “lütfen kavga etmeyelim, ben buradayım ama sana sorun çıkarmıyorum” anlamına geliyor. O an işe yarıyor elbette, ama uzun vadede bu strateji kişinin kendi ihtiyaçlarını ifade etmesini engelliyor ve içten içe tükenmeye yol açıyor.

Kültürel ve Cinsiyet Koşullanmasının Rolü

Sosyolojik gözlemler, kadınların erkeklerden daha sık özür dileme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Dikkat: bu biyolojik bir fark değil, kültürel eğitimin bir sonucu. Kız çocukları büyürken “uyumlu ol”, “çatışma yaratma”, “nazik ol”, “başkalarını düşün” gibi mesajlar alıyor. Erkek çocuklarına ise daha çok “güçlü ol”, “kendini savun”, “pes etme” gibi yönlendirmeler yapılıyor.

Bu farklı sosyalleşme süreçleri yetişkinlik dönemine yansıyor. Kadınlar genellikle ilişkilerde uyumu koruma sorumluluğuyla yükleniyor ve özür dilemek onlar için bir tür görünmez “duygusal emek” haline geliyor. Öte yandan, bu kültürel şablon erkeklerin gerekli olduğu durumlarda bile özür dilememesine izin veriyor ve dengesiz, adaletsiz ilişki dinamikleri yaratıyor.

Sürekli Özür Dilemenin Hayatımıza Etkisi

İlişkilerde Güç Dengesizlikleri

Sürekli özür dilemek, ilişkilerde sessiz bir dengesizlik yaratıyor. Devamlı özür dileyen kişi, farkında olmadan “ben senden daha az değerliyim” mesajı veriyor. Bu da karşı tarafın, bilinçli ya da bilinçsiz, bu dinamikten faydalanmasına yol açabiliyor.

Bir problem olduğunda hep senin özür dilediğin bir ilişki hayal et. Zamanla, partnerin sorumluluk üstlenmesi gerekmediğini öğrenir çünkü zaten sen yapıyorsundur. Böylece özgün iletişime ve karşılıklılığa zarar veren bir kısır döngü oluşur.

Kariyerde Gizli Bedel

Profesyonel ortamlarda fazla özür dilemek, yansıttığımız imaja ciddi şekilde zarar verebilir. “Rahatsız ettiğim için özür dilerim, bir sorum olacaktı” ya da “kusura bakmayın ama belki benim fikrim…” gibi ifadeler, söyleyeceğimiz şeyi söylemeden önce değersizleştiriyor. Kendimizi küçülterek başlıyorsak, başkalarının bizi ciddiye almasını nasıl bekleyebiliriz?

Bu sorun özellikle iş dünyasındaki kadınları etkiliyor. Aşırı özür dilemeyle karakterize edilen, atılgan olmayan iletişim tarzı, terfilerde ve maaş artışlarında somut bir engel teşkil edebilir. “Cam tavan” denen olguya katkıda bulunan birçok görünmez faktörden biri bu.

Benlik Saygımızın Aşınması

Belki de en sinsi etki, kronik özür dilemenin iç dünyamızda yarattığı tahribat. Gerçek bir neden yokken her özür dilediğimizde, bilinçaltımıza “ben hep hata yapıyorum”, “varlığım sorun yaratıyor”, “fazlayım” gibi mesajlar gönderiyoruz.

Günde kaç kez sebepsiz yere özür diliyorsun?
10’dan fazla
5-10 arası
1-4 arası
Neredeyse hiç değil

Bu mesajları zamanla tekrarlayarak, kendimize olan güvenimiz gerçekten çöküyor. Bir noktada kim olduğumuz ve ne istediğimizle bağlantımızı kaybedebiliriz çünkü tamamen başkalarının ihtiyaçlarına, düşüncelerine ve duygularına odaklanmış, kendi iç pusulamızı unutmuş oluruz.

Gerçek Özürleri Otomatik Olanlardan Ayırmak

Önemli bir açıklama yapalım: özür dilemeyi kötülemeye çalışmıyoruz. Samimi bir özür, insan ilişkilerinin temel unsurlarından biri. Birini incittiğimizde, hata yaptığımızda ya da kötü davrandığımızda özür dilemek kesinlikle sağlıklı ve olgun bir davranış.

Sorun, özür dilemenin bir otomatizm, bir refleks haline gelmesinde başlıyor. Asıl soru şu: gerçekten yanlış bir şey mi yaptın yoksa sadece var olduğun için mi özür diliyorsun? Sokakta biri sana çarptığında, hata yapan kim? Bir toplantıda görüş bildirmek gerçekten affedilmesi gereken bir şey mi?

Otantik bir özür somut, spesifik ve karşılıklı anlayışa dayalı. “Söz verdiğim gibi gelmediğim için özür dilerim, planlarını alt üst ettiğimi biliyorum” gerçek bir sorumluluk alan biri. Ama “özür dilerim, bir bardak su alabilir miyim?” en temel bir insan ihtiyacı için bile izin isteyen biri.

Değişmek İçin Pratik Stratejiler

Özürlerini İzle

Bir hafta boyunca kaç kez “özür dilerim” ya da “üzgünüm” dediğini kaydet. Hangi durumlarda, kimlerle ve neden özür dilediğini not et. Bu basit alıştırma, farkındalık yaratmanın ilk adımı. Bunu yapan birçok kişi, hiçbir neden yokken ne kadar sık özür dilediğini keşfedince şok oluyor.

“Özür Dilerim”i “Teşekkür Ederim” ile Değiştir

Bu gerçekten etkili bir yeniden çerçeveleme tekniği. Birine zaman kaybettirdiğin için özür dilemek yerine, “bana ayırdığın zaman için teşekkürler” demeyi dene. Geç kaldıysan, “beklettiğim için özür dilerim” yerine “sabrettiğin için teşekkürler” de. Bu küçük değişiklik enerjiyi suçluluk duygusundan minnettarlığa kaydırıyor ve karşı taraf da kendini daha iyi hissediyor.

İletişim Becerilerini Geliştir

Atılgan olmak, saldırgan olmaktan farklı. Atılganlık, başkalarının haklarına saygı gösterirken kendi ihtiyaçlarını, düşüncelerini ve duygularını ifade etmek demek. “Özür dilerim ama…” yerine “bence…”, “benim bakış açım…” ya da “ben tercih ederim…” gibi ifadeler kullanmayı öğren. Bilişsel Davranışçı Terapi, bu otomatik iletişim kalıplarını değiştirmek için çok etkili araçlar sunuyor. Bir terapistle çalışmak bu değişim sürecini hızlandırabilir ve daha kalıcı hale getirebilir.

Sınırlarını Keşfet ve Koru

Kronik özür dileyenler genellikle kişisel sınır koymakta zorlanır. Gerçek ihtiyaçlarının ne olduğunu belirlemeye çalış. Nerede “hayır” demen gerekirken “evet” diyorsun? Hangi durumlarda gereksiz fedakarlık yapıyorsun? Sınır koymak bencillik değil, kendine özen göstermektir. Önce kendi kupanı doldurmadan başkalarına veremezsin. Uçaklarda önce kendi oksijen maskeni takmanı söyledikleri gibi, hayatta da temel ihtiyaçlarına öncelik vermen gerekiyor.

Çocukluk Yaralarını İyileştirmek

Sürekli özür dilemenin kökünde zor çocukluk deneyimleri varsa, o yaraları işlemek şart. Belki ailen aşırı eleştireldi ve hiçbir şey yeterli değildi. Belki duygusal olarak ihmal edildín ve ilgi görmek için hep “uslu çocuk” olmak zorunda kaldın.

Bu deneyimleri anlamak ve yeniden yorumlamak, iyileşme yolculuğunun önemli bir parçası. İçindeki çocukla diyalog kurmayı, ona ihtiyaç duyduğu onayı kendin vermeyi öğrenmek, birçok klinik bağlamda faydalı olduğu kanıtlanmış terapötik yaklaşımlar.

Fazla Özür Dileme Problemi Olanlara Empati

Sürekli özür dileyen biriyle ilişkin varsa, sabırlı ol. Bu davranış genellikle derin korkulardan ve eski yaralardan kaynaklanıyor. “Özür dilemeyi kes artık” gibi ifadelerle azarlamak durumu kötüleştirebilir çünkü bu, kaçmaya çalıştığı eleştiri ve reddi temsil ediyor.

Bunun yerine “özür dilemene gerek yoktu” gibi nazik hatırlatmalar dene. “Senin ihtiyaçların da önemli” de. Kişi daha doğrudan ve atılgan iletişim kurduğunda takdir et. “Fikrini açıkça ifade ettiğin için teşekkürler, çok faydalı oldu” gibi geri bildirimler yeni pozitif davranışları pekiştirmeye yardımcı olur.

Varlığın Özür Gerektirmez

Hayatın en önemli derslerinden biri şu: var olmak, yer kaplamak, ihtiyaçların olmak özür dilemen gereken şeyler değil. Burada olma hakkın, mücadele ederek kazandığın için değil, sadece var olduğun için var.

Her zaman özür dileme alışkanlığı bir karakter kusuru değil, öğrenilmiş bir davranış. Ve öğrenilmiş her şey gibi, öğrenilmemiş ve değiştirilebilir. Bir gecede olmayacak, zaman alacak ama nedensiz özür dilemek üzere olduğunu fark ettiğin, durduğun, bir “özür dilerim”i “teşekkür ederim” ile değiştirdiğin her an, kendine doğru bir adım atıyorsun.

Unutma: gerçek nezaket, var olduğun için özür dilemek değil, kendine ve başkalarına saygı duymaktır. Kendine güven, sesini duyur ve özür dilemeden de nazik olabileceğini hatırla. Çünkü değerin özür dilemenden değil, kim olduğundan kaynaklanıyor.

Ve hayır, bu makaleyi sonuna kadar okuduğun için özür dilemene gerek yok. Aksine, bu zamanı kendine ayırdığın için kendine teşekkür et.

Yorum yapın