Torunların büyükanne ve büyükbabalarına gösterdikleri yoğun bağlılık, aslında sevginin en saf hallerinden biri. Ancak bu sevgi bazen o kadar yoğunlaşıyor ki tuvalete bile yalnız gitmeye izin vermeme noktasına geliyor. Sabahtan akşama kadar peşlerinden ayrılmayan, bir an gözden kayboldukları anda ağlamaya başlayan torunlar, birçok büyükanne ve büyükbabanın hem gururunu okşuyor hem de fiziksel ve duygusal olarak yoruyor. Peki bu yapışkanlık normal mi, ne zaman endişe edilmeli ve en önemlisi nasıl sağlıklı bir denge kurulabilir?
Yapışkanlığın Ardındaki Duygusal Gerçeklik
Torunların bu yoğun yakınlık arayışı genellikle güvenli bağlanmanın bir göstergesi. Ancak bağlanma ile bağımlılık arasında ince bir çizgi var. John Bowlby’nin 1969 tarihli çalışmasında tanımladığı Bağlanma Kuramına göre, çocuklar bakım veren figürlerden ayrılmayı bir kayıp olarak algılayabiliyorlar. Özellikle ebeveynlerin çalışma temposu nedeniyle torunlarını sık sık büyükanne-büyükbabalara emanet etmesi, çocuğun bu figürlere olan bağını güçlendirebiliyor.
Dikkat edilmesi gereken nokta şu: Eğer çocuk sadece büyükanne-büyükbabalarla birlikteyken bu yapışkanlığı gösteriyorsa, bu onların özel ilgisinden ve sabırından kaynaklanan öğrenilmiş bir davranış olabilir. Çocuklar hangi ortamda nasıl davranmanın kendilerine avantaj sağladığını çok çabuk öğrenirler.
Yaş Faktörü ve Gerçekçi Beklentiler
İki yaşından küçük çocuklarda bu davranış tamamen normal gelişimsel bir aşama. Piaget’nin çalışmalarına göre, bu dönemdeki çocuklar nesne sürekliliği kavramını yeni yeni öğreniyorlar; gözden kaybolan şeyin gerçekten kaybolmadığını anlamakta zorlanıyorlar. Dolayısıyla büyükanne odadan çıktığında, onun geri döneceğinden emin olamayabilirler.
Üç-beş yaş arası çocuklarda ise bu durum farklı değerlendirilmeli. Bu yaşta artık bağımsız oyun becerileri gelişmeli ve kısa süreli ayrılıklar tolere edilebilmeli. Erik Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramında bu yaş özerklik ve girişim evrelerini kapsar. Eğer bu yaşta hâlâ yoğun yapışma varsa, bağımsızlığı destekleyici davranışlar geliştirilmeli.
Sınır Koymak Sevgisizlik Değil
Birçok büyükanne ve büyükbaba, torunlarına “hayır” demenin veya onları üzmenin kendilerini kötü hissettirdiğini söylüyor. Oysa tutarlı sınırlar koymak, çocuğa yapılabilecek en büyük iyiliklerden biri. Araştırmalar, öngörülebilir kurallar içinde çocukların daha güvende hissettiğini gösteriyor; ne beklemeleri gerektiğini bildiklerinde aslında daha sakin oluyorlar.
Örneğin: “Büyükanne şimdi mutfakta yemek hazırlayacak, sen oyun alanında oyuncaklarınla oynayacaksın. On dakika sonra seni kontrol etmeye geleceğim” gibi net ve zamanlı mesajlar vermek etkili. Çocuk ağladığında hemen pes etmemek gerekiyor; aksi takdirde çocuk ağlamanın etkili bir araç olduğunu öğreniyor.
Görünmeden Kaybolan Büyükanne Sendromu
Birçok büyükanne, çocuk oynarken veya dikkatini başka yöne verdiğinde fırsat bulup gizlice kaçmaya çalışıyor. Bu strateji kısa vadede işe yarıyor gibi görünse de uzun vadede güven sorunlarına yol açabiliyor. Bowlby’nin kuramına göre, beklenmedik ayrılıklar ayrılık kaygısını artırıyor ve çocuğu daha da tetikte hale getiriyor.
Bunun yerine şeffaf ayrılıklar daha sağlıklı: “Büyükbaba şimdi bahçeye çıkıyor, sen burada oyuncaklarınla oyna. Beş dakika sonra geri geleceğim” demek ve gerçekten söz verdiğiniz sürede geri dönmek, çocuğun güvenini pekiştiriyor.
Kademeli Bağımsızlık Eğitimi
Çocuğu aniden bağımsız oynamaya zorlamak yerine, küçük adımlarla ilerlemek çok daha etkili. İlk gün sadece iki metre uzakta oturup çocuğun oyununu izleyebilirsiniz. Ertesi gün mesafeyi biraz daha artırabilirsiniz. Sonra aynı odanın farklı köşesinde kendi işinizi yapabilirsiniz. Daha sonra kapıyı açık bırakarak yan odaya geçebilirsiniz.
Bu süreçte görsel teması kaybetme egzersizi oldukça faydalı: Çocuk oynarken sesli şekilde “Büyükanne mutfaktayım, seni duyuyorum” diyerek odadan çıkın. Çocuk sizi göremiyor ama sesinizi duyuyor, bu onun kaygısını azaltıyor. Zamanla bu ayrılıkları uzatabilirsiniz. Bu yaklaşım Maria Montessori’nin bağımsız aktivite prensiplerine uyar.

Bağımsız Oyun Becerilerini Geliştirme
Bazı çocuklar tek başına nasıl oynayacaklarını bilmiyorlar çünkü hiç öğrenmediler. Sürekli yetişkin rehberliğinde oyun oynayan çocuklar, kendi hayal güçlerini kullanmayı unutabilirler. Bu becerileri geliştirmek için birkaç strateji oldukça etkili.
- Açık uçlu oyuncaklar sunun: Bloklar, kumaşlar, kutular gibi hayal gücünü tetikleyen materyaller, elektronik oyuncaklardan çok daha etkili.
- Paralel oyun tekniği: Çocukla aynı odada olun ama kendi işinizi yapın. “Ben şimdi kitap okuyacağım, sen de oyuncaklarınla oynayabilirsin” deyin.
- Zamanlayıcı kullanın: “Bu zil çalana kadar sen burada oynayacaksın, sonra birlikte kitap okuyacağız” gibi görsel veya işitsel ipuçları, çocukların zaman kavramını anlamasına yardımcı olur.
- Oyun sepetleri: Tematik oyun sepetleri hazırlayın (hayvan figürleri sepeti, mutfak eşyaları sepeti gibi). Yeni bir sepet çocuğun dikkatini çekecek ve keşfetme isteği uyandıracaktır.
Ebeveynlerle İşbirliği Şart
Bu durumun sürdürülebilir şekilde çözülmesi için ebeveynlerle koordinasyon çok önemli. Eğer çocuk evde farklı, büyükanne-büyükbaba yanında farklı kurallarla karşılaşıyorsa, bu tutarsızlık davranış problemlerini artırır. Ebeveynlerle oturup açık bir konuşma yapmak gerekli.
Evde çocuk ne kadar bağımsız oyun oynayabiliyor? Sınırlar nasıl konuluyor? Tutarlı bir yaklaşım belirlemek, çocuğun tüm ortamlarda benzer beklentilerle karşılaşmasını sağlar. Ayrıca büyükanne-büyükbabaların kapasitelerini açıkça ifade etmeleri önemli: “Biz artık saatlerce koşturamıyoruz, çocuğun daha fazla bağımsızlık öğrenmesi gerekiyor” demek kimseyi incitmez, aksine dürüst bir iletişim kurar.
Duygusal İhtiyaçları Karşılamak Ama Fazlasını Vermemek
Çocuğun yapışkanlığının altında bazen karşılanmamış duygusal ihtiyaçlar olabilir. Ebeveynleri yoğun çalışıyor mu? Yeni kardeş mi geldi? Kreşe mi başladı? Bu tür değişimler çocuğun güvenli bağlanma ihtiyacını artırabilir.
Ancak bu, büyükanne-büyükbabaların sürekli çocuğa adanması gerektiği anlamına gelmiyor. Bunun yerine kalite zaman yaklaşımı benimsenebilir: Günde belirli saatler tamamen çocuğa odaklanın, sonra açıkça belirtin ki artık dinlenme zamanı. Bu yapılandırılmış yaklaşım, hem çocuğun ihtiyaçlarını karşılar hem de büyükanne-büyükbabaların enerjisini korur.
Kendinize Karşı Şefkatli Olun
Birçok büyükanne ve büyükbaba, bu durumda kendilerini suçlu hissediyor: “Yeteri kadar sabırlı değilim” veya “Torunumu mutlu edemiyorum” gibi düşünceler yaygın. Oysa gerçek şu: Sağlıklı sınırlar koymak, hem kendi sağlığınızı korumak hem de çocuğa bağımsızlık becerisi kazandırmak için gerekli.
Torunlarınıza olan sevginizi kanıtlamak için kendinizi tüketmeniz gerekmiyor. Dinlenmiş, mutlu büyükanne-büyükbabalar, gergin ve bitkin olanlara göre çok daha kaliteli vakit geçirebilirler torunlarıyla. Kendi ihtiyaçlarınızı ihmal etmek, uzun vadede ilişkiye de zarar verir.
Bu dönem geçici. Çocuklar büyüdükçe doğal olarak daha bağımsız olacaklar. Ama bu süreçte tutarlı, sevgi dolu sınırlar koymak, hem onların gelişimine katkı sağlar hem de sizin enerjinizi korur. Büyükanne-büyükbaba olmak bir ayrıcalık ama bu, kendi yaşam kalitenizden vazgeçmeniz gereken bir rol değil. Dengeli bir yaklaşımla hem torunlarınıza hem kendinize değer verebilirsiniz.
İçerik Listesi
