Psikolojiye göre bir kişi zor bir çocukluk geçirdiyse yetişkinlikte sergilediği 10 davranış

Çocukluk yıllarımız, yetişkinlik dönemimizde attığımız her adımı şekillendiren görünmez bir mercek gibi çalışır. Fark etmesek bile, küçükken yaşadığımız deneyimler günlük davranışlarımızın sessiz mimarları haline gelir. Duygusal olarak soğuk, istikrarsız ya da stresli ortamlarda büyüyen kişiler, yetişkinlikte belirli davranış kalıpları sergiler. Peki bu işaretler nelerdir? Ve neden tanımamız bu kadar önemli? İşyerinde sürekli onay arayan o arkadaşınız ya da asla tam anlamıyla güvenemeyen yakınınız belki de sadece zor bir geçmişin ağırlığını taşıyordur.

Psikolojiden bahsedeceğiz ama anlaşılmaz terimler olmadan. Sadece kendimizi ve çevremizi daha iyi anlamamız için araçlar sunacağız. Çünkü bazen insanlar, geçmişin yükünü sessizce sırtlarında taşırlar.

Şema Terapi: Geçmiş Nasıl Zihinsel Haritaya Dönüşür

Psikolog Jeffrey Young’ın doksan lı yıllarda geliştirdiği Şema Terapi modeline göre, çocuklukta temel duygusal ihtiyaçlarımız karşılanmadığında beynimiz kusurlu zihinsel haritalar oluşturur. Bunlara erken dönem uyumsuz şemalar denir. Zihin sistemimizde arka planda çalışan otomatik programlar gibi düşünebilirsiniz.

Young on sekiz farklı şema tanımlamış ve bunları beş ana kategoride toplamıştır. Bu şemalar özellikle duygusal istikrar, sevgi dolu bir ortam ya da tutarlı ilişkilerin olmadığı çevrelerde büyüyen çocuklarda oluşur. İlginç olan şu ki bu programlar yıllarca çalışmaya devam eder ve farkına varmadan kararlarımızı, ilişkilerimizi ve algılarımızı etkiler.

Önemli bir nokta: zor durumlar yaşayan tüm çocuklar aynı şemaları geliştirmez. Tepki kişiseldir ve bireysel dayanıklılığa, destekleyici figürlerin varlığına ve daha birçok faktöre bağlıdır. Ancak bilmeye değer ortak kalıplar vardır.

Sürekli Onay Arayışı: Yeterince İyi miyim?

Zor bir çocukluk geçirenlerde en yaygın davranışlardan biri takıntılı bir şekilde onay aramaktır. Bu kişiler sürekli başkalarından doğrulama bekler. Karar vermeden önce “Ne düşünecekler? Yargılanacak mıyım? Hata mı yapıyorum?” diye sorarlar kendilerine.

Şema Terapide buna onay arayışı şeması denir. Nereden kaynaklanır? Sadece iyi notlar getirdiğinde ya da belirli şekilde davrandığında sevgi gören bir çocuk düşünün. Aldığı mesaj nettir: “Ancak başkalarının beklentilerini karşılarsam sevilebilirim”. Sevgi koşullu hale gelir, asla karşılıksız verilmez.

Yetişkinlikte bu davranışlar şöyle görünür: sosyal medyadaki beğenileri takıntılı şekilde kontrol etmek, partnerin her mimik değişikliğini onaylamama belirtisi olarak analiz etmek, hayal kırıklığı yaratma korkusuyla hayır diyememek, muhataba göre fikir değiştirmek. Altında hiçbir şey ifade etmeme korkusu yatar. Çocukken olduğun gibi kabul görmediysen yetişkin olarak koşulsuz kabul görmenin mümkün olduğuna inanmazsın.

Güvensizlik Duvarları: Güvenmek İmkansız Bir Görev Olduğunda

Öngörülemeyen ya da güvenilmez ortamlarda büyüyenler genellikle kronik bir güven sorunu yaşar. İlişkilerde temkinlidirler, her an ihanet ya da terk edilme sinyalleri aramaya hazırdırlar. Her şey yolunda giderken bile içlerinden bir ses fısıldar: “Er ya da geç beni incitecekler”.

Şema Terapi bunu terk edilme-istikrarsızlık ve duygusal yoksunluk şemalarıyla tanımlar. Pratikte ne anlama gelir? Bir gün duygusal olarak yanlarında olan ama ertesi gün olmayan ebeveynlere sahip bir çocuk hayal edin. Ya da söz verip tutmayan anne babalar. Çocuğun beyni temel bir ders öğrenir: insanlar güvenilir değildir.

Bu, John Bowlby’nin bağlanma kuramıyla da bağlantılıdır. İlk yıllarda istikrarsız bakım güvensiz bağlanma stilleri yaratır. Yetişkinlikte bu kalıplar zıt ama tamamlayıcı şekillerde ortaya çıkar: bazıları ilişkilerde aşırı kontrolcü olur, partnerin telefonunu kontrol eder, sürekli güvence ister. Diğerleri tam tersini yapar ve herkesi duygusal olarak uzakta tutar, gerçekten açılamaz.

Her iki uç da aynı korkudan kaynaklanır: “Nasılsa terk edileceksem kendimi önceden korumalıyım”. Erken dönem çocukluk travmaları üzerine yapılan ACE çalışmaları, erken dönemde ilişkisel kopuşlar yaşayanların yetişkin ilişkilerinde de sürekli bir tetikte olma hali sergilediklerini gösterir. Sanki alarm sistemleri hiç kapanmamıştır.

Sosyal Bukalemunluk: Uyum Sağlamak Hayatta Kalma Olduğunda

Zor ortamlarda büyüyen çocuklar özel bir süper güç geliştirir: her duruma uyum sağlama yeteneği. Erken yaşta uysal, hoşgörülü ve az yer kaplayan olmanın sorun, çatışma ya da terk edilmekten kaçınmanın en iyi yolu olduğunu öğrenmişlerdir.

Young buna boyun eğme şeması der. Yetişkinlikte bu kişiler hayır demekte zorlanır, sürekli başkalarının ihtiyaçlarını kendilerinden önde tutar, işte itiraz etmeden dayanılmaz yükler kabul eder. Romantik ilişkilerde gerginlik yaratma ya da terk edilme korkusuyla isteklerini ifade etmezler.

Paradoks büyüleyicidir: kendilerini koruduklarını sanırlar ama aslında kaybolmaktadırlar. Derin inanç şudur: “Uyum sağlamazsam reddedilirim”. Bedeli mi? Kimlik kaybı, biriken bastırılmış öfke ve varoluşsal soru: “Gerçekten ben kimim?”

Zırh Olarak Mükemmeliyetçilik: Kontrol Edilemezi Kontrol Etmek

Kaosun içinde büyümek bir şey öğretir: dünyayı öngörülebilir kılmanın yollarını bulmak gerekir. En yaygın mekanizmalardan biri takıntılı mükemmeliyetçiliktir. Bilinçdışı mantık şudur: “Her şeyi mükemmel yaparsam kötü şeyler olmaz”.

Yetişkinlikte bu işteki katılık, delege edememe, kendi ve başkalarının hatalarına tahammülsüzlük, her detayı planlama ihtiyacı olarak belirir. İlişkilerde partnerden gerçekçi olmayan standartlar beklemek, kendiliğindenlikle zorluk yaşamak, işler plana göre gitmediğinde kaygılanmak anlamına gelir.

Şema Terapi buna yüksek standartlar-aşırı eleştiricilik şeması der. Çocuklukta öğrenilen bir savunma mekanizmasıdır: “Kusursuz olursam güvende olurum”. Ancak bedeli ağırdır: kronik stres, tükenmişlik, başarılardan zevk alamama ve sürekli yetersizlik hissi. Çünkü mükemmellik var olmaz.

Duygusal Okuma Yazma Bilmezlik: Ne Hissettiğini Tanıyamadığında

Duyguların görmezden gelindiği, alaya alındığı ya da cezalandırıldığı ortamlarda büyüyenler genellikle psikologların aleksitimi ya da duygusal blok dediği durumu geliştirir. Bu kişiler ne hissettiklerini tanımlamakta zorlanır. “Nasıl hissediyorsun?” sorusuna içten bir “Bilmiyorum” cevabı verirler.

Zor bir çocukluk hangi davranış kalıbına dönüştü sizde?
Onay arayışı
Güven sorunları
Mükemmeliyetçilik
Boyun eğme
Süper kahramanlık

Duygusal ihmal üzerine araştırmalar bu bireylerin yetişkinlikte ilişkilerde yakınlık kurmakta zorlandıklarını gösterir çünkü kendi iç dünyalarına erişemezler. Derin sohbetlerde kaybolmuş, rahatsız hisseder, sanki temel talimatlar eksikmiş gibi olurlar.

Bağlı şema duygusal ketlenmedir. Çocukken duygu ifade etmenin tehlikeli ya da işe yaramaz olduğunu öğrenmişlerdir. Yetişkinlikte kalıcı bir boşluk hissi yaşarlar, şeylerde anlam bulmakta zorlanır ve neden başkaları kadar mutlu olamadıklarını sorarlar.

Tükenmiş Süper Kahraman: Fazla Sorumluluk Alanlar

Zor ortamlarda büyüyen bazı çocuklar çok erken yetişkin olmaya zorlanmıştır. Belki küçük kardeşlere bakmak, çatışan ebeveynler arasında arabuluculuk yapmak ya da kendi sorumlulukları olmaması gereken pratik durumları yönetmek zorunda kalmışlardır.

Bu çocuklar güçlü bir mesaj içselleştirirler: “Güçlü olmalıyım, her şeyi ben halletmeliyim”. Yetişkinlikte başkalarının sorunlarını yüklenen, yardım istemeyi bilmeyen, herkes için dayanak noktası olan ama kimse bakmadığında sessizce çöken insanlar olurlar.

Şema Terapi burada kendini feda etme ve haklılık-büyüklük şemalarını tanımlar. Bu insanlar dışarıdan çok güçlü görünür ama içlerinde uçsuz bucaksız bir yorgunluk ve derin yalnızlık taşırlar. Almadan vermeye alışmışlardır çünkü almak kırılganlığı kabul etmek demektir.

Kendi Kendini Yıkıcı Davranışlar: Acı Kaçış Yolları Aradığında

Çocukluk travmaları üzerine yapılan araştırmalar, özellikle Olumsuz Çocukluk Deneyimleri çalışmaları, çocuklukta yaşanan olumsuz deneyimlerle yetişkinlikte riskli davranışlar arasında önemli bir ilişki olduğunu kanıtlamıştır. Bağımlılıklar, tekrarlanan toksik ilişkiler, kendine zarar verme, sistematik olarak kendi refahını sabote eden seçimler.

Mekanizma karmaşıktır: travma sonrası stres belirtileri, düşük benlik saygısı, duygusal düzenleme güçlüğü ve öğrenilmiş çaresizlik duygusu birleşerek yıkıcı kalıplar yaratır. Kişi duygusal acıdan anında rahatlama arar ama seçilen çözümler uzun vadede zarar verir.

Bu davranışlar genellikle sözsüz bir yardım çığlığıdır: “Acı çekiyorum ve bu acıyı nasıl durduracağımı bilmiyorum”. Yargı yerine anlayış ve uzman destek gerektirir.

Kalıcı Alarm Durumu: Tehlike Hep Köşede Bekliyor Gibi Yaşamak

Travmatik ya da öngörülemeyen ortamlarda büyüyenler genellikle sinir sisteminin kronik aşırı aktivasyonunu geliştirirler. Yetişkinlikte bu yaygın kaygı, rahatlamakta güçlük, uykusuzluk ve “Ya kötü bir şey olursa?” türü sürekli felaket senaryoları olarak ortaya çıkar.

Bu kişiler potansiyel tehditleri tespit etmede son derece iyidir, çocuklukta kendilerini koruyan bir yetenektir bu. Ama artık gerçek tehlike olmadığında bile alarm çalar. Tatilde bile zihinsel olarak kopamazlar. Muazzam psikofiziksel enerji tüketen sürekli bir teyakkuz halinde yaşarlar.

Travma çalışmaları bunu travma sonrası stres bozukluğunun karakteristik bir belirtisi olan aşırı tetikte olma hali olarak tanımlar. Beyin çevre artık güvenli olsa bile hayatta kalma modunda sıkışıp kalmıştır.

Kalıpları Tanımak: Değişime Giden İlk Adım

Bu davranışlardan bazılarında kendinizi tanıdıysanız endişelenmeyin. Kalıpları tanımlamak kendinize etiket yapıştırmak ya da kendينizi mahkum etmek anlamına gelmez. Sadece farkındalık kazanmak demektir ve farkındalık dönüşüme giden ilk temel adımdır.

Şema Terapinin temel bir ilkesi şudur: şemalar gölgede kaldıkları sürece otopilot gibi çalışırlar. Ama onları gün ışığına çıkardığımız anda değiştirme gücünü kazanırız. Geçmişi değiştiremeyiz ama geçmişin bugünümüz üzerindeki etkisini kesinlikle değiştirebiliriz.

Somut Olarak Ne Yapılabilir

Bu kalıplarda kendini tanıyanlar için pratik öneriler:

  • Kendinize şefkat gösterin: Bu davranışlar karakter kusuru değil, savunmasızken sizi koruyan hayatta kalma stratejileridir. Verdikleri hizmet için teşekkür edin ama artık farklı tepkiler seçebileceğinizi kabul edin.
  • Tetikleyicilerinizi belirleyin: Bu şemalar hangi durumlarda otomatik olarak devreye giriyor? Tetikleyicileri tanımak kalıbı tamamen aktive olmadan yakalamaya yardımcı olur.
  • Profesyonel destek alın: Şema Terapi, EMDR ve travmaya özel diğer terapiler güçlü araçlardır. Yetkin bir profesyonel sizi derin ve kalıcı bir yeniden işleme sürecinde yönlendirebilir.
  • Duygularınızla yeniden bağlantı kurun: Duygu günlüğü tutmak, farkındalık pratiği yapmak ya da sanat yoluyla kendinizi ifade etmek iç dünyanızla teması yeniden inşa etmeye yardımcı olabilir.
  • Sınır koymayı öğrenin: Hayır demek, ihtiyaçlarınızı ifade etmek, duygusal alanınızı korumak pratikle öğrenilebilecek becerilerdir.

Yeni Bir Bakış Açısı: Geçmiş Bir Mahkumiyet Değildir

Zor bir çocukluk yaşamış olmak ömür boyu sürecek bir ceza değildir. O zamanlar oluşan şemalar değiştirilebilir, yaralar iyileşebilir, yıkıcı kalıpların yerine daha sağlıklı seçimler konabilir. Her gün farklı bir şey inşa etme fırsatı sunar.

Bu davranışları başkalarında tanımak yargı yerine empati geliştirmemizi sağlar. Soğuk ve mesafeli görünen o kişi belki sadece yaralı bir kalbi koruyor olabilir. Başkalarının onayına takıntılı o meslektaş muhtemelen çocukken hiç koşulsuz sevgi almamıştır. Davranışların arkasındaki nedeni anlamak ilişki kuruş biçimimizi tamamen değiştirir.

Bu şemaları siz taşıyorsanız unutmayın: kırık değilsiniz, yanlış değilsiniz. Zor koşullarda hayatta kalmak için elinizden gelenin en iyisini yapmış insanlarsınız. Artık hayatta kalmaktan fazlasını yapmak için araçlarınız var: tam anlamıyla yaşamaya başlayabilirsiniz.

Şemalar dünyaya baktığımız merceklerdir ama mercekler değiştirilebilir. Farkındalık, sabır ve doğru destekle hayat anlatınızı yeniden yazmak mümkündür. Geçmiş izler bırakmıştır elbette ama gelecek hala inşa edilmeyi beklemektedir. Ve o inşaat bugün başlar, içinize dürüstlük ve nezaketle bakma cesareti gösterdiğiniz anda.

Yorum yapın